Ajanslar duyuruyor..
Hamas’ın dün İsrail’e başlattığı operasyonların ardından başlayan gerilim sürüyor. Son olarak Lübnan Hizbullahı’ndan yapılan açıklamayla çatışmalar Lübnan sınırına kadar dayandı.
Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları, dün sabah İsrail’e “Aksa Tufanı” isimli bir operasyon başlattığını açıkladı. Gazze’den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, silahlı gruplar bölgedeki yerleşim yerlerine girdi. İsrail ise Gazze’ye “Demir Kılıçlar Operasyonu”nu başlatarak karşılık verdi.
ÇATIŞMALAR SÜRÜYOR
Çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği ve esir alındığı karşılıklı saldırılar bugün de sürüyor. Son olarak Lübnan Hizbullahı’ndan yapılan açıklamada, “İşgal altındaki Şebaa Çiftlikleri bölgesindeki 3 İsrail alanını hedef aldık” denildi. Hizbullah, saldırının çok sayıda top ve güdümlü füzeyle yapıldığını ve hedeflerin doğrudan vurulduğunu açıkladı.
Hizbullah liderlerinden Şeyh Muhammed Yezbek, ”Bugün fetihlerin kaçınılmaz olduğu gözüküyor.” açıklamasında bulundu.
ÇATIŞMALAR LÜBNAN SINIRINA TAŞINDI
İsrail basınında yer alan haberlerde ordunun, Lübnan sınırına yakın bölgelerdeki İsraillilere kapalı alanlardan çıkmama talimatı verdiği bilgisi yer aldı.
Bu gelişmeyle birlikte çatışmalar Lübnan sınırına da taşınmış oldu.
Şimdi..
Lübnan’ın da işe girmesiyle işin rengi değişiyor.
Durum şöyle..
Hepimizin bildiği bir Ortadoğu projesi var ABD’nin ve hepimizin bilmediği bir Ortadoğu projesi var İsrail’in..
İşte Dünya Siyonist Dergisi Kivunim ,Şubat 2982 sayısında Oded Yinan imzalı, önsöz yazarı İsrael Shahak’ın kaleme aldığı orijinal adıyla ‘A Strategy for Israel in the 1980s’ Ortadoğu Planı’nda yer alan Lübnan, Ürdün ve Filistin’le ilgili dikkat çekici bölümler;
‘LÜBNAN KISA VADEDE TEHDİT’
“Lübnan’da, Arap olmayan İran’da ve bugünlerde Suriye’de dahi inanılmaz derecede kendi kendilerine zarar veren etnik azınlıkları, fraksiyonları ve iç krizleri ile bu dünya, temel problemleri ile başarılı bir şekilde başa çıkmakta başarısızdır ve dolayısı ile uzun vadede İsrail devletine bir tehdit oluşturmamaktadır, sadece kısa vadede büyük askeri gücü çok önemlidir”.
‘LÜBNAN BEŞ PARÇALI’
“Lübnan’ın beş bölgeye bölünmesi Mısır, Suriye ve Irak da dahil olmak üzere tüm Arap dünyası için bir başlangıçtır ve aslında Arap yarımadası şimdiden bu yolda ilerlemektedir. Suriye ve daha sonra Irak’ın feshi ve Lübnan’da olduğu gibi etnik ve dini bölgelere ayrılması İsrail’in uzun vadede Doğu cephesindeki bir numaralı hedefidir ve bunun için kısa vadede bu devletlerin askeri gücünün feshi ana hedeftir”.
‘ÜRDÜN STRATEJİK HEDEF’
“Ürdün kısa vadede stratejik bir hedeftir, uzun vadede ise değildir zira feshinden ve Kral Hüseyin’in uzun hükümranlığının bitmesi ve kısa vadede yönetimin Filistin’lilere geçmesinden sonra gerçek bir tehdit”.
‘FİLİSTİNLİLER ÜRDÜN’E’
“Mevcut yapısı ile Ürdün’ün uzun süre var olması ihtimal dahilinde değildir ve İsrail’in hem barışta hem savaşta sürdüreceği politika mevcut rejim esnasında Ürdün’ün tasfiyesi ve yönetimin Filistin’li çoğunluğa devri yönünde olmalıdır. Irmağın doğusundaki rejimi değiştirmek aynı zamanda Ürdün’ün batısında yoğun bir Arap nüfusu olan bölgelerdeki problemin de hallolmasına sebep olacaktır”.
‘BU BÖLGELERDEN DIŞARIYA GÖÇ YAPILMALI’
“Savaşta ya da barış koşulları altında, bölgelerden dışarıya göç verilmesi ve ekonomik demografik durgunluk ırmağın iki yakasındaki gelecek olan değişimin garantisi olacaktır ve yakın gelecekte bu sürecin hızlanması için aktif olarak çalışmalıyız”.
‘İSRAİL ÜRDÜN NEHRİNİN ÖTESİNE GEÇMELİ’
“Gelecekteki tüm politik durumlar ve askeri birleşmelerde de açıkça bilinmelidir ki, yerli Arap’ların sorununun çözümü ancak İsrail’in Ürdün nehrine ve ötesine kadar olan bölgede var olması halinde gelecektir. Bu içinde bulunduğumuz çağda ve içine yakında girecek olduğumuz nükleer çağda var olmak için ihtiyacımızdır.”
‘YAHUDİ NÜFUSU BÖLGEYE DAĞILMALI’
“Artık Yahudi nüfusunun dörtte üçünün nükleer bir dönemde büyük bir tehlike yaratan ve yoğun bir şekilde yerleşilmiş olan kıyı şeridinde yaşaması mümkün değildir. Dolayısıyla nüfusun dağıtılması mümkün olan en yüksek mertebedeki milli hedefimizdir, aksi taktirde hangi sınır içerisinde olursak olalım varoluşumuzu sürdüremeyiz. Judea, Samarya ve Galile ulusal varlığımız için tek garantidir ve bu dağlık bölgede hakim çoğunluk haline gelmez isek ülkeyi yönetemeyiz ve zaten kendilerinin olmayan, birer yabancı oldukları bu ülkeyi kaybeden Haçlılar gibi oluruz”.
‘SU HAVZALARI VE DAĞLIK BÖLGELER ELE GEÇİRİLMELİ’
“Demografik, stratejik ve ekonomik olarak ülkeyi tekrardan dengelemek bugünün en önemli hedefidir. Beersheba’dan yukarı Galile’ye kadar olan su havzasını ele geçirmek için şu anda Yahudi’lerin bulunmadığı dağlık araziye yerleşmek çok mühim bir stratejik düşüncedir”.
Durum bu.
Plan çok detaylı, kısaca Yinon Planı olarak isimlendiriliyor. Yazarı Oded Yinan, fikir babası İsraek Shahak.
Yinon planında öngörülen Müslüman ülkelerin parçalanması meselesi, ABD’nin Ortadoğu projesiyle bire bir aynı.
Ancak bu plan 1982’de açıklanmıştı, ABD planı 2006’da. Arada geçen 25 yıl var. Bu 25 yılda 1991 Körfez savaşı yaşandı, 2003 Körfez savaşı yaşandı. Irak’ta Saddam devrildi, Suriye ise hala iç savaşta..
Bugün Irak ve Suriye’de hatta Filistin’de yaşanılanlara bakıldığında, planın işletildiği ve işletildiği açık.. Burada dikkat çekici olan Filistin, Ürdün ve Lübnan..
İsrail planında Ürdün’ün tasfiye edilerek Filistin’e dönüştürülmesi ve Filistinlilerin Ürdün’e göç ettirilerek Akdeniz kıyılarının tamamen ele geçirilmesi ve boşaltılan topraklara Yahudi nüfusun yerleştirilmesi öngörülüyor.
İşte bugün Lübnan’daki Hizbullah’ın İsrail-Filistin çatışmasına müdahil olması işin rengini değiştiriyor. Bir yanda Hamas diğer yanda Hizbullah’ın çatışmalara girmesi, İsrail’in 1980’den beri aradığı fırsatı ortaya çıkarmış oluyor.
Bu durumda savaşın İsrail-Filistin sınırlarını aşarak Ürdün ve Lübnan’a ve derken Suriye’ye sıçraması artık an meselesi.
Eğer ki ABD ve Batı dünyası İsrail’e yıllardır aradığı bu fırsat üzerinden destek vermesi halinde risk daha da ağırlaşıyor.
Bu durumda Türkiye ne yapabilir?
Öncelikle Suriye’de harekat yapan askeri birliklerin her türlü provokasyona karşı tedbirli olması gerekiyor.
Ve Türkiye, küresel oyunlara müdahil olmadan sınır komşusu ülkelerle iş birliğine gitmesi gerekiyor ama Zarraf Davası üzerinde köşeye sıkıştırılmış bir siyaset bunu yapabilir mi?
Mesele budur.
Erdal Sarızeybek
Araştırmacı yazar
Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak/2019