Güvenlik

İşin Rengi Değişiyor.. ‘Bunlar Kim’

Türkiye’de milyonlarca sığınmacı var ancak herkes sığınmacı deyip geçiyor ama işin tarihsel boyutunun üzerine hiç gidilmiyor. Mesele şu, kim bunlar?

Bana sorarsanız, meselenin düğüm noktasını bu sığınmacıların geldikleri yerler teşkil ediyor. Çünkü geldikleri coğrafyanın hem Osmanlı hem Türkiye Cumhuriyeti ile tarihsel bağları bulunuyor. Biliyorsunuz ilk büyük harpte en büyük ayaklanma, Osmanlı’ya karşı Ruslara destek vermek için, Ermeniler tarafından tezgahlanmıştı. 1915 Van isyanı. İsyan bastırıldı. Ve günümüzde hala konuşulan, 7 Mayıs 1915, Ermeni tehcir kararı çıkarıldı.

KİM BU SIĞINMACILAR

Yazıldığı gibi yapıldı. Ermenilerin büyük bir kısmı Suriye’nin kuzeyi ve doğusuna tehcir edildi.  Yani her şeyden önce bu sığınmacılar arasında çok sayıda Ermeni olmalı. Öyle ya bunlar o bölgelerden geldiklerine göre. Ayrıca aynı isyanlara katılıp daha sonra Irak ve Suriye’nin kuzeyine kaçan Nesturiler de var. Çünkü bunlar 1915 ve 1924’te iki kez isyan ettiler .İsyan bastırılınca Suriye ve Musul’a kaçtılar. Yani bu gelen sığınmacıların içinde Nesturi/Asuri de olmalı.  

Şimdi buna PKK şemsiyesi altında birleşerek Türkiye’ye karşı savunma birlikleri kuran Yezidiler, Süryaniler ve Keldanileri de eklediğinizde, zamanında İngilizlerin kurguladığı ve Doğu cephesinde Rusların da içinde yer aldığı tarihsel bir senaryo karşımıza çıkıyor.

İNGİLİZ PROJESİ

Hatırlayınız İngiliz projesini. Türkiye’nin doğusunda bir Ermeni, bir Kürt ve bir özerk Laz devleti üzerine kurgulanmıştı. Van ve Hakkari bölgesindeki Nesturiler harekete geçince, onlar da oyuna eklendiler. İngilizler bu Nesturileri güneyden kaydırıp Irak’a götürdüler. Bakuba’da bir merkezde topladılar ki o tarihte sayıları 40-50 bini aşıyordu. Ardından dört tabur kurdular. Bölgedeki direnişleri bu taburlarla bastırdılar.   Bu süreç Sevr işgalinin hazırlandığı bir süreçtir. Anadolu’da artık bir Ermenistan ile bir Kürdistan’ın dillendirildiği böylesi bir ortamda, Lord Curzon buna ilave olarak Nesturi/ Asuri ve Keldaniler için de ayrı bir devlet sözü vermişti.

İşte her şey açık. Ortada yaşanmış bir tarih var. İngilizlerin ve Rusların her iki büyük harpten günümüze gelen plan ve projeleri var. Öte yanda, PKK terör örgütünün Ermeni Taşnak çetesiyle olan bağları var. Yani bu mesele öyle ‘merhamet, yardım, iyilik’ gibi insanın yüreğine hitap eden açıklanabilecek bir iş değil.

Bu madalyonun eski yüzü, bir de bu işin güncel yüzü var…

Şu anda Türkiye’de dört milyondan fazla sığınmacı bulunuyor. Bu sığınmacılar Adana-Gaziantep-Kahramanmaraş hattında yoğunlaşıyor. Hatta Kilis’te nüfus çoğunluğunu elde ettiler bile.   Buralar önemli çünkü hep aynı coğrafyada tarihte yaşanmış Ermeni isyanları var, Kilikya gibi Nesturi gibi ayrı devlet kurma emelleri var.   

ERMENİSTAN BU İŞİN NERESİNDE

Eğer ki Suriye’den sığınmacı örtüsü altında gelenlerle, tehcir edilenler aynı kişiler ya da soy bağlarının devamı ise yakın gelecekte Türkiye çok daha ağır bir sorunla karşı karşıya gelecek demektir. Yarın bu sığınmacılar, ister istemez, Ermenistan’ın haksız taleplerine destek verecek. Vatandaşlık hakkı alacakları için de Türkiye’de dava dahi açabileceklerdir. İç hukuk yolları tüketildiğinde ise bu davalar uluslararası mahkemelere taşınabilecektir. Ama bu kez ortaya daha ağır bir durum çıkacak çünkü davalar açanlar Türk vatandaşı kimliğini taşıyacağı için, uluslararası hukuk arenasında daha güçlü hale geleceklerdir. 

Durum düşünülenin ötesindedir. Burada sayıları milyonları aşan bir nüfustan ve bu nüfusun 1915 Ermeni tehciriyle arasındaki olması kuvvetle muhtemel bağlardan bahsediyoruz. Burada Türkiye’nin Ermenistan’ın ‘toprak, tazminat ve soykırım’ temeli üzerinden yükselen ve uluslararası arenaya taşınmış olan iddia ve taleplerinden bahsediyoruz.

Ve bugün bu sığınmacıların geri dönmeye niyeti yok. Zaten bu siyasetin de geri göndermeye niyeti yok ama…

Bu sığınmacıların yarın nüfusları daha da artacak.  Bu nüfus yoğunluğu birçok yerde Türk nüfusun önüne geçecek, geçmeye başladı zaten.   Şimdiki yardım, insanlık, merhamet hikayeleri böyle sürerse eğer, onlar da yerel yönetimleri ele geçirebilmek için örgütlenecek. Partileşecek, siyasi adım atacak. Bu yönetimi ele geçirmek demektir. Bu vaka ‘merhamet acıma’ gibisinden insani duygularla izah edilebilir mi?

Bu dünyada hangi ülke böyle bir ‘fedakarlığı‘ yapabilir?

Üstelik sebebi olmadığı bir savaşın çocuklarına yeni bir vatanı altın tepside sunabilir?

Eğer ki mevcut siyasi iktidar tüm bunları bilmeden ve araştırmadan bu sığınmacıları getirmiş ise bu felaket, ama yok bilerek ve bir projenin parçası olarak bu sığınmacıları memleketin her yerine yerleştiriyorsa, bu daha büyük bir felaket olarak görülmelidir.

BU BİR VARLIK VE BEKA MESELESİ

Bu sorular artık Türkiye’de soruluyor ve kamuoyu buna aklı selim bir cevap arıyor. İşin içyüzünü bilen yok mu? Elbette ki var ama bilen söylemiyor. Konunun asıl yetkilileri ise çıkıyor ortaya, ‘biz yardımsever bir ülkeyiz, dünya bizi gıptayla izliyor’ diyerek asıl gerçeği örtülüyor. Hal böyle olunca cevapsız kalan bu soru haklı olarak toplumda endişeye yolaçıyor ve bu endişe giderek büyüyor.

Erdal Sarızeybek

Araştırmacı Yazar

Erdal SARIZEYBEK

Emekli Albay, araştırmacı yazar. Terör ve siyaset üzerine yayımlanmış 16 eseri bulunmaktadır.
Başa dön tuşu