Kürt Gerçeğinde Bilmediklerimiz.. ‘KDP Nedir’
KDP..
Türkiye’de hala ‘Kürdistan Demokrat Partisi’ olarak anılan bu örgüt 1943’te Irak’ta terör eylemlerini başlamıştı:
Köylüler ‘gece silahlı gündüz külahlı’ diye tabir edilebilecek bir mücadele usulüne uygun şekilde örgütlenmiş;
Gündüz köylü şapkasıyla askeri birlikler hakkında istihbarat yapılmış, gece bu istihbarata dayalı ani baskınlar gerçekleştirilerek güvenlik güçlerine karşı üstünlük elde edilmişti.
1961’le birlikte örgütün başvurduğu bu taktik ve teknikler de geliştirilmişti…
Gece; karakollar taciz edilerek askerin morali bozulurken, gündüz; bir önceki geceden yollara döşenmiş mayın ve tuzaklı patlayıcılarla konvoylar pusuya düşürülüyordu.
Devlete bağlı köylüler kaçırılarak infaz ediliyor, ceza kesiliyor, çocukları KDP örgütüne götürülüyordu.
Düzenli askeri birlikler çaresizlik içindeydi; ne kendini ne karakolunu koruyabiliyor, köylüye ise hiç yardım edemiyordu.
Halk desteğini sağlayan ve yeraltında örgütlenen Molla Mustafa önce bir ayaklanma teşebbüsüyle varlığını açığa çıkarmış, ardından Rusya’da kazandığı gerilla bilgisiyle KDP örgütünü kelimenin tam anlamıyla bir terör teşkilatına çevirmişti, şöyle ki:
1962 bahar başlarında, sıradan bir piyade pozisyonunda olan peşmerge teşkilatı önce gerilla örgütüne dönüştürüldü;
Sayıları 1.000 kişiyi bulan peşmergeler arazinin ve düşmanın kuvvet durumuna göre birtakım küçük gerilla gruplarına ayrıldı.
Bu yapı, sonradan ‘Leşker-i Şoreşeri Kurd’ adı verilen Kürt ihtilal ordusuna dönüşecektir.
İhtilalci ordunun iki ana bileşeni vardı: ilki, her zaman el altında bulunan gerilla peşmergeler; ikincisi ise halk milisleri.
Bu örgütlenme modeli süreç içinde geliştirildi ve bütün bölgelere yayıldı.
Buna göre, 8-10 gerilla peşmergeden bir ‘dest’ teşkil edildi.
3 dest, 30 kişilik bir ‘pel’ oluşturuyordu.
80-100 gerilla peşmerge bir ‘leq’, 250-300 kişilik birlikler ise ‘batalyon’ adını almıştı.
En yüksek birim olan ‘hez’ ler ise, 800-1.000 arası peşmergeden oluşan askeri birliklerdi.
Gerilla peşmerge birliklerinin insan kaynakları;
Başta köylüler olmak üzere, asker kaçakları, şehir gönüllüleri ve KDP’nin Türkiye, İran ve Suriye örgütleri eliyle ülke içinde kandırılan ve kaçırılan Kürt çocuklarından sağlanıyordu.
Gerilla peşmergenin kullandığı silahlar ise, başlıca, Irak ordusundan ele geçirilenler ve kaçakçılık yoluyla Rusya, Çin, ABD ve Avrupa’dan Irak’a girişi sağlanabilen silahlardan elde ediyordu.
Bu yönüyle KDP örgütü günümüzdeki PKK’yı tarif ediyordu…
KDP politbürosunun kontrol ettiği küçük bölgede gerilla peşmerge sayısı belli bir seviyeye ulaştığında, yöneticiler köylülerden ‘vergi’ adı altında haraç toplamaya başladılar.
Bunun bir de kuralı vardı; yüzde 10. İş adamlarına kesilen cezalarla örgüt önemli bir finans sağlıyordu.
Arazi ve çatışma inisiyatifi artık gerilla peşmergelerin elindeydi; beklenmedik yer ve zamanda düzenli birliklerin karşısına çıkıyor, açtıkları ilk ateşte zayiat verdiriyor ve hemen ardından kaçıp saklanıyorlardı.
Gerilla peşmergenin savaşta uyguladığı bu taktikler Irak ordusunu yıpratıyordu; asker her gün şehit düşüyor, her gün bir baskın yaşanıyor ve buna karşı yapılan askeri harekat bir sonuç vermiyordu.
Dolayısıyla teröre karşı yalnız kalan Irak askeri sorunun üstesinden bir türlü gelemiyor, KDP örgütü ise her geçen gün mevzi kazanıyordu…
Buna karşın Irak Devleti’ni yönetenler terörle mücadele işini askere devretmiş, ağır ceza yasaları çıkarmışlardı ancak bu işin bir siyasi sorumluluk olduğunu, sadece askeri değil, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda uygulamaya konulacak bir seri tedbirler zinciri olduğunu hiç akıllarına getirmiyorlardı.
Hele ki, terörün dış desteklerinin kesilmesi konusunda bir adım dahi atmamışlardı…
8 Şubat 1963’te Irak, ikinci bir askeri darbeye daha sahne oldu.
Prof. Dr. Tayyar Arı, terör örgütlerine fırsat ve kabiliyet verilirse eğer bir hükümeti iktidarda tutabileceği gibi, isterse değiştirilmesine de önayak olabileceğini Irak örneğiyle şöyle açıklıyor;
‘Kasım Hükümeti Kürtlerin desteğini sağlamak için Sovyetler Birliği’ne iltica etmiş olan Molla Mustafa Barzani’nin, 1958’de ülkeye geri dönmesine izin vermiş, ancak Kürtlerle Irak yönetimi arasında 1961’den itibaren başlayan çatışmalar,1963’te, Kasım’ın işbaşından uzaklaştırılmasına kadar sürmüştür.
Kürtlerin ayaklanarak yolaçtıkları bu istikrarsızlık, Kasım’ın iktidardan düşmesine yolaçan en önemli faktör olmuştur.’[1].
Tayyar Arı sanki Türkiye’deki AKP-PKK seçim stratejilerini anlatıyordu…
10 Şubat’ta, KDP örgütü hükümete yeni bir çözüm paketi sundu;
‘Ateşkes ilan edilmesi; Kürt tutukluların salıverilmesi; İşkenceci subayların tutuklanarak hesap sorulması; Irak cumhuriyeti çerçevesinde Kürt otonomi hakkının deklare edilmesi.’[2]
Tam bu siyasi süreçte, Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisi-İrtibat Grubu(TKDP) kurulmuş, Molla Mustafa bağlı olarak örgütlenmeye başlamıştı.
Irak hükümeti çözüm için ilk adımı atmıştı;
‘Ateşkes yapılıyor; Askeri operasyonlar durduruluyor; Gerillaya peşmergeye af çıkarılıyor; Bölgede ekonomik kalkınma başlatılıyor; Teşvik yasaları peş peşe yürürlüğe giriyor; Örgüt kurma suçundan tutuklananlar salıveriliyordu’.
Asker, sivil, bürokrat, istihbaratçı, ülkede devlet kurum ve kuruluşu olarak ne varsa, KDP örgütü ile temas kuruluyor ve karşılıklı görüşmeler sürüyordu.
Hükümet ülkedeki akil adamlarla görüşmeler yapılıyor, kamuoyunun şarkı, türkü, film, komedi dünyasından sevdiği ünlü kişiler sahneye çıkarılarak, çözüm paketine halk desteği sağlanmaya çalışıyordu.
Böylece Hükümet, küresel siyasetin desteğiyle başlatılmış olan bu oyunu demokratik bir şekilde bozmayı planlıyordu.
KDP örgütünde ise şahinler ve güvercinler vardı; şahinler, Irak Devleti’ne karşı hemen eyleme geçilmesini isterken, güvercinler ‘hükümete bir şans daha verelim’ diyordu.
24 Nisan 1963’te, KDP yönetimi gerilla savaşının kazanımlarımdan güç alarak hükümete üçüncü çözüm paketini çok ayrıntılı olarak gönderdi;
‘Irak Cumhuriyeti eşit haklarda sahip iki ulustan oluşacak; Cumhurbaşkanı yardımcısı Kürt olacak ve yerel Kürt halkı tarafından seçilecek;
Kürt halkı kendi ulusal haklarını Kürdistan’da oturanların serbest, gizli oy ve tek dereceli olarak seçtikleri parlamentonun atadığı bir Yürütme Konseyi aracılığı ile kullanacak; Süleymaniye ve Kerkük illeriyle bu illerin sınırları içinde bulunan nahiye ve köyler ile Musul ve Diyala illerinin ise Kürt halkının çoğunlukta bulunduğu kaza ve nahiyeler Kürdistan bölgesi olacak;
Kürdistan yerel yönetimi Merkezi iktidarın bütün gelirlerine ortak olacak; Kürtler merkezi parlamentoda nüfusları oranında temsil edilecek; Genelkurmay Başkanı yardımcısı Kürt olacak’.
KDP örgütünün eylemleri de büyük ölçüde azalmıştı.
Halk, artık şehit haberleri gelmiyor diyerek seviniyor, kalıcı bir barış ortamı için dua ediyordu.
Ama bu da kar etmeyecek, işler hiç de düşünüldüğü gibi gitmeyecektir…
Kitap:
[1] Arı, Geçmişten Günümüze Orta Doğu, s. 280.
[2] Bilgin, ‘Barzani’, s. 166.