Tevrat’ın Ayetleri.. ‘Türkiye’
İsrail’i diğer devletlerden ayıran en büyük özellik, Tevrat’ta yazılı ayetlere kökten bağlı bir din devleti oluşu.
Siyaseti buna şekilleniyor, hedefleri buna göre seçiliyor. İsrail’e neredeyse tüm dünyadan verilen desteğin altında da bu yatıyor, din.
Bu açıdan bakıldığında, İsrail’in bir din devleti olarak İran’ı kat be kat solladığını söyleyebiliriz.
Belki bizi yanılgıya düşüren İsrail’in görünürdeki 9 milyonluk varlığı olmalı.
Ancak iş öyle değil. İsrail Tevrat’tan güç aldığı için kendini Filistin, Lübnan, Suriye, Ürdün ve Mısır arasında sıkışıp kalmış küçük bir devlet olarak görmüyor.
Böylesi küçük bir devlet olarak da hareket etmiyor.
Çünkü en az üç binyıllık tarihsel bir varlığa sırtını dayamış. Bu Amerikalı neden Büyük İsrail demiyor da Fenike diyor. Çünkü mesele İsrailoğullarına gidiyor.
Bakınız İsrail Bayağına, sembolü Davut Yıldızı.
Bakınız devlet nişanına, Yedi Kollu Şamdan.
Bunların hepsi kaynağını Tevrat’tan alıyor.
Dolayısıyla İsrail’in dünyaya verdiği mesaj açıktır, Büyük İsrail Krallığı. Yani karşımızda binlerce yıl öncesinden teo-stratejik varlığını toplayıp günümüze gelmiş bir İsrail var.
Şimdi üzerinde durulması gereken konu Tevrat’ın Ayetleri..
Dünya çok sinsi bir Ortadoğu Savaşıyla karşı karşıya. Çünkü ABD’nin BOP Projesi kaynağını İsrail planından alıyor.
Ne demek bu?
BOP, 1982’de Dünya Siyonist Dergisinde yayımlanmış Oded Yinon Planının ABD ekonomik kaynakları ve askeri gücüyle projelendirilmiş hali.
Yani?
Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) olarak bilinen plan ve strateji bir İsrail Planı. Yani ABD bire bir İsrail planını uyguluyor.
Peki İsrail planı neye dayanıyor?
İsrail’in ‘1980’ler İsrail için Strateji’ adlı plan Tevrat’ın ayetlerine dayanıyor.
Ne demek bu?
En iyisi konuyu açalım ve açık açık görelim..
1980-1988 yılları arasında İran ile Irak’ı savaştırdılar…
Çünkü Tevrat öyle söylüyordu;
‘Amots oğlu Yeşaya’nın Babil’le ilgili bildirisi: Feryat edin! Tanrı diyor ki, Kötülüğünden ötürü dünyayı, suçlarından ötürü kötüleri cezalandıracağım. Gümüşe değer vermeyen, altını sevmeyen Medleri onlara karşı harekete geçireceğim.[1]
Medler İran, Babil ise Irak’tır…
Hatırlayınız İran-Irak savaşını, hatırlayınız1980-1988 arası birbirlerini nasıl kırdıklarını..
Yani?
Bu savaş Tevrat’ta öngörülmüş, ayeti var…
Şimdi hatırlayınız ABD-Irak savaşını..
1 ve 2’nci Körfez savaşlarıyla Irak’ı yakıp yıktılar, bir milyonu aşkın insanı öldürdüler, Bağdat’ta taş üstünde taş bırakmadılar, kadınlara tecavüz ettiler…
Çünkü Tevrat öyle söylüyordu;
‘Ben Tanrı, Sodom ve Gomora’yı nasıl yerle bir ettimse, Kildanilerin yüce gururu, Krallıkların en güzeli olan Babil’i de yerle bir edeceğim…
Babil’i baykuş yuvasına, bataklığa çevirecek, yıkım süpürgesiyle süpüreceğim’[2]…Tanrı bir orduyu savaşa hazırlıyor. Öfkesinin araçlarıyla uzak bir ülkeden, dünyanın öbür ucundan bütün ülkeyi yerle bir etmek üzere geliyor.
Feryat edin! Tanrı diyor ki… Gazaba geldiğim, öfkemin alevlendiği gün gökleri titreteceğim, yer yerinden oynayacak. Herkes kovalanan ceylan gibi, çobansız koyunlar gibi halkına dönecek, ülkesine kaçacak.
Yakalananın bedeni delik deşik edilecek, ele geçen kılıçtan geçirilecek. Yavruları gözleri önünde parçalanacak, Evleri yağmalanacak, Kadınlarının ırzına geçilecek.[3]
Yani?
Irak savaşı da Tevrat’ta öngörülmüş, ayeti var.
Ortadoğu’ya bakıldığında, dünyanın öbür ucundan gelen ordu ABD ordusu gibi, tecavüz edilen kadınlar da Babilli yani Iraklı gibi…
Şimdi alın bu ayeti gelin İsrail planına..
Daha BOP ortada yok iken İsrail 1982’de bu planı açıkladı.
Bakın İsrail Irak’ı nasıl parça parça ediyor bu planda:
‘Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmış bir ülke olan Irak’ın İsrail’in hedeflerine aday olması garantidir. Bizim için Irak’ın feshi, Suriye’nin feshinden bile daha önemlidir.
Irak Suriye’den daha güçlüdür. Kısa vadede İsrail’in en büyük tehdidi Irak’ın gücüdür. Bir Irak-İran savaşı Irak’ı parçalayacak ve bize karşı geniş bir cephede çatışma organize etmesine imkan vermeden çökmesine sebep olacaktır.
Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olur ve Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi önemli bir hedef olan Irak’ın parçalanması için yolu kısaltır. Osmanlı döneminde Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da etnik/dini bazda bölgelere bölünme mümkündür.
Üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul ve güneydeki Şii bölgeler Sünni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. Mevcut İran-Irak çatışmasının kutuplaşmayı derinleştirmesi olasıdır.’[4]
Şimdi bakın BOP’a..
İsrail planı yetmez deyip, üstüne bir de ABD planı(BOP) hazırladılar…
‘Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanan bağımsız bir Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olacaktır.
Bölgede yapılacak adil bir düzenleme Irak’taki üç Sünni ağırlıklı bölgeyi budanmış bir devlet haline getirecektir ve bu bölgeler zaman içerisinde Akdeniz’e yönelmiş bir Büyük Lübnan’a kıyılarını kaybetmiş olan Suriye ile birleşmeye karar verebilir ki bu durumda Fenike yeniden doğmuş olur’[5].
Irak’ta yukarıda sayılan Sünni bölgenin biri Mesud Barzani gibi, diğeri İŞİD gibi…
İşin içine Suriye’yi de kattılar, Şam içinde taş üstünde taş bırakmadılar, yüz binlerce insanı öldürdüler…
Çünkü Tevrat öyle diyordu;
‘Şam’la ilgili bildiri: İşte Şam kent olmaktan çıkacak, Enkaz yığınına dönecek. Aroer kentleri terk edilecek, hayvan sürüleri orada yatacak, onları ürküten olmayacak. Efrayim’de surlu kent kalmayacak, Şam’ın egemenliği yok olacak. Sağ kalan Aramlıların onuru İsrail’in onuru gibi kırılacak…
Eyvah, çok sayıda ulus kükrüyor, azgın deniz gibi gürlüyorlar. Halklar güçlü sular gibi çağlıyor. Halklar kabaran sular gibi çağlayabilir, Ama Tanrı onları azarlayınca uzaklara kaçacaklar.
Rüzgarın önünde dağdaki saman ufağı gibi, Kasırganın önünde diken yumağı gibi savrulacaklar. Akşam dehşet saçıyorlardı, sabah olmadan yok olup gittiler. Bizi yağmalayanların, bizi soyanların sonu budur.’[6]
Bakınız şimdi Suriye’ye..
Şam’da hala taş üstünde taş kalmıyor gibi…
Tevrat’ta yazılı ayetleri esasa alıp ve İsrail için deyip, bir de bunu plana bağladılar;
‘Suriye etnik ve dini yapısına istinaden tıpkı bugün Lübnan’da olduğu gibi birkaç eyalete bölünecek ve kıyıda Şii-Alevi bir eyalet, Halep bölgesinde Sünni bir eyalet, Şam’da Kuzey komşusuna düşman olan bir diğer Sünni eyalet olacak ve Dürziler de belki bize ait olan Golan’da, mutlaka Havran’da Kuzey Ürdün’de başka eyaletler kuracaklardır. Bu gelişmeler uzun vadede barış ve güvenlik için garantör olacaktır ve bu hedef bugün bile erişebileceğimiz bir noktadadır.’[7]
Bunların hiç biri yetmedi..
Mısır’ı da işin içine çektiler; ‘Arap Baharı’ deyip kardeşi kardeşe kırdılar, yüz binlerce insan hayatından oldu…
Çünkü Tevrat öyle diyordu;
‘İşte Tanrı hızla yol alan buluta binmiş Mısır’a geliyor! Mısır putları O’nun önünde titriyor, Mısırlıların yüreği hopluyor.
Tanrı diyor ki, Mısırlıları Mısırlılara karşı ayaklandıracağım; Kardeş kardeşe, komşu komşuya, kent kente, Ülke ülkeye karşı savaşacak.
Mısırlıların cesareti tükenecek, Tasarılarını boşa çıkaracağım. Yardım için putlara, ölülerin ruhlarına, Medyumlarla ruh çağıranlara danışacaklar.
Mısırlıları acımasız bir efendiye teslim edeceğim, Katı yürekli bir kral onlara egemen olacak.’[8]
Buradaki Mısır, Tahrir meydanında birbirini kıranlar Mısırlılardır…
Tıpkı Irak ve Suriye’de olduğu gibi Tevrat ayetlerini esas alıp ve hep İsrail için, Mısır’ı da planlara dahil ettiler adına yine İsrail için strateji dediler;
’Mısır’ı coğrafi olarak farklı bölgelere bölmek İsrail’in Batı cephesindeki politik hedefidir.
Mısır birçok otorite merkezine bölünmüş ve parçalanmıştır.
Eğer Mısır parçalanırsa, Libya, Sudan ve hatta daha uzaktaki devletler mevcut şekilleri ile varlıklarını sürdüremez ve Mısır’ın çözülmesi ile birlikte onlar da çöküşe katılır.
Mısır’ın yukarı bölümünde Hıristiyan Kıpti bir devlet ile birlikte merkezi bir hükümet olmadan bölgesel güçleri ile bir kaç zayıf devlet düşüncesi tarihi gelişimin anahtarıdır ve barış anlaşması ile sekteye uğramış olsa bile uzun vadede kaçınılmazdır’[9].
Hani diyorlar ya büyük İsrail..
Büyük İsrail neresi biliyor musunuz; Nil’den Fırat’a vaat edilmiş topraklar…
Çünkü yine Tevrat öyle diyor;
‘O gün Mısır’la Asur arasında bir yol olacak. Asurlu Mısır’a, Mısırlı Asur’a gidip gelecek. Mısırlılarla Asurlular birlikte tapınacaklar. O gün Mısır ve Asur’un yanı sıra İsrail üçüncü ülke olacak. Dünya bu üçü sayesinde kutsanacak. Tanrı, ‘Halkım Mısır, ellerimin işi Asur ve mirasım İsrail kutsansın’ diyerek dünyayı kutsayacak.’[10]
Mısır bildiğimiz Firavunlar diyarı Mısır…
Asur bildiğimiz Irak…
Ortada İsrail, solunda Mısır sağında Irak yani Nil’den Fırat’a..
Tabi iş Nil’den Fırat’a kadarla da bitmiyor, Yahudi kaynakları işi Ağrı Dağından alıyor, Şanlıurfa’yı da içine alıp Anadolu’ya da uzanıyor..
Burada can alıcı nokta şu:
Türkiye İsrail’in planı ABD’nin BOP’una karşı ne yaptı?
1991 ABD-Irak savaşında ABD’yi destekledik.
2003 ABD*Irak savaşında yine ABD’yi destekledik.
Suriye savaşında yine ABD’yi destekledik.
Yani?
Özal ve AKP siyaseti 1991 ve 2003 Körfez Savaşları ile 2011 Suriye krizinde aldığı karar ve yaptığı uygulamalarla Tevrat’ın kehanetlerine hizmet etmiş oldukları görülüyor, belki bilerek belki de hiç bilmeden…
Durum bu.
Dünya İsrail’in Ortadoğu Planını konuşurken Türkiye bu siyasi ve askeri stratejiyi görmezden geldi.
Ekranlarda duyulan üstü örtülü açıklamalar akıl karıştırmaktan öteye geçemedi, bugün dahi Türkiye’de İsrail’in Ortadoğu coğrafyası içindeki Müslüman ülkelere ilişkin hedef ve emelleri konuşulmuyor. Konuşulmayınca da siyasi iktidarın Irak ve Suriye politikasının perde arkası açılamıyor.
Oysaki plan ortada, açık açık Müslüman ülkeler hedef alınıyor, Türkiye dahil bu ülkeler etnik ve dini mezhep farklılıkları temelimde parça parça ediliyor.
İşin garip yanı, Yenikapı’da toplanıp İsrail’i protesto eden siyaset bu planı görmüyor, ABD’nin Ortadoğu Projesi olan BOP’u ise hiç görmüyor.
Ekranlara çıkanlar İsrail’i yaptığı katliamlardan dolayı lanetliyor ama aynı uzmanlar Türkiye bu menfur plan ve projelere karşı ne yapacak, onu söylemiyor.
Dolayısıyla siyaset bir İsrail karşıtlığı üzerinden propaganda yapıyor ama Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu tehdit ve tehlikeler hiç eksilmiyor.
Aksine izlenen siyaset bu menfur plan projelerle atbaşı gidiyor.
Öte yanda..
Planın ana fikri hedef ülkeleri etnik ve dini temelde parçalamak. Kopan parçalardan İsrail’e müttefik devler yaratmak. Böylece İsrail’in güvenliğini sağlamak. Bu amaçla da bölgesel göçleri zorlamak.
Dahası..
Irak, Suriye ve Lübnan’da İsrail’e müttefik yönetimleri destekleyerek bu ülkelerin kaynaklarını İsrail’in güç kazanması için yönlendirmek.
BOP denilen şey İsrail planının ABD güç ve kaynaklarıyla projelendirilmiş halidir.
Ve Türkiye bu projede hedeftir.
Ne yapmalı?
Türkiye sahip olduğu kaynakların yönetimini özelleştirme diyerek satmamalıdır.
Türkiye hem ABD hem İsrail plan ve projelerine karşı durduğunu dünyaya ilan etmeli, bu çerçevede Suriye Devletine karşı izlediği siyaseti gözden geçirmelidir.
Türkiye Suriye Devleti ile anlaşarak varlığı ile her alanda olumsuz sonuçlara yol açan Suriyeli sığınmacıları ülkelerine geri göndermeli, kaynaklarını Türk milletinin refah ve güvenliği için kullanmalıdır.
Türkiye’nin çıkış yolu Atatürk ve Cumhuriyet’tir, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte izlenen bölgesel ittifaklarla şekillenmiş güvenlik ve kaynakların üretimi temeline dayanan ekonomi politikalarına geri dönülmelidir.
Kitap:
Büyük Suikast/ Kürt Gerçeğinde Bilmediklerimiz
[1] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 13: 1-16.
[2] Tanah/ Büyük Peygamber Yeşaya, Bölüm 13: 19-22.
[3] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 13: 1-16.
[4] Oded Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’, Dünya Siyonist Dergisi Kivunim, Şubat 1982.
[5] Ralph Peters, ‘BOP’, ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi, 1996.
[6] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 17.
[7] Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’.
[8] Tanah/Yeşaya, Bölüm 19:1-15.
[9] Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’.
[10] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 19:16-25