Türkiye.. ‘Yeni Göç Dalgası’

Ajanslar duyuruyor..
Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları, dün sabah İsrail’e “Aksa Tufanı” isimli kapsamlı saldırı başlatmıştı. Gazze’den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, silahlı gruplar bölgedeki yerleşim yerlerine girmişti. İsrail, Gazze’ye “Demir Kılıçlar Operasyonu”nu başlatarak karşılık vermişti.
Neler oluyor diyorsanız durum şöyle..
Hepimizin bildiği bir Ortadoğu projesi var ABD’nin ve hepimizin bilmediği bir Ortadoğu projesi var İsrail’in..
Dünya İsrail’in bu Ortadoğu projesini konuşurken Türkiye bu siyasi ve askeri stratejiyi görmezden geldi. Ekranlarda duyulan üstü örtülü açıklamalar akıl karıştırmaktan öteye geçemedi, bugün dahi Türkiye’de İsrail’in Ortadoğu coğrafyası içindeki Müslüman ülkelere ilişkin hedef ve emelleri konuşulmuyor.
İşte Dünya Siyonist Dergisi Kivunim ,Şubat 2982 sayısında Oded Yinan imzalı, önsöz yazarı İsrael Shahak’ın kaleme aldığı orijinal adıyla ‘A Strategy for Israel in the 1980s’ Ortadoğu Planı’nda yer alan dikkat çekici bölümler;
‘SURİYE LÜBNAN VE IRAK’
“Lübnan’ın beş bölgeye bölünmesi Mısır, Suriye ve Irak da dahil olmak üzere tüm Arap dünyası için bir başlangıçtır ve aslında Arap yarımadası şimdiden bu yolda ilerlemektedir. Suriye ve daha sonra Irak’ın feshi ve Lübnan’da olduğu gibi etnik ve dini bölgelere ayrılması İsrail’in uzun vadede Doğu cephesindeki bir numaralı hedefidir ve bunun için kısa vadede bu devletlerin askeri gücünün feshi ana hedeftir”.
‘BEŞ PARÇALI SURİYE’
“Suriye etnik ve dini yapısına istinaden tıpki bugün Lübnan’da olduğu gibi birkaç eyalete bölünecek ve kıyıda Şii-Alevi bir eyalet, Halep bölgesinde Sünni bir eyalet, Şam’da Kuzey komşusuna düşman olan bir diğe Sünni eyalet olacak ve Dürziler de belki bize ait olan Golan’da, mutlaka Havran’da Kuzey Ürdün’de başka eyaletler kuracaklardır. Bu gelişmeler uzun vadede barış ve güvenlik için garantör olacaktır ve bu hedef bugün bile erişebileceğimiz bir noktadadır”.
‘ASIL HEDEF IRAK’
“Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmış bir ülke olan Irak’ın İsrail’in hedeflerine aday olması garantidir. Bizim için Irak’ın feshi, Suriye’nin feshinden bile daha önemlidir. Irak Suriye’den daha güçlüdür. Kısa vadede İsrail’in en büyük tehditi Irak’ın gücüdür. Bir Irak-İran savaşı Irak’ı parçalayacak ve bize karşı geniş bir cephede çatışma organize etmesine imkan vermeden çökmesine sebep olacaktır”.
‘IRAK ÜÇE PARÇALANMALI’
“Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olur ve Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi önemli bir hedef olan Irak’ın parçalanması için yolu kısaltır. Osmanlı döneminde Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da etnik/dini bazda bölgelere bölünme mümkündür. Üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul ve güneydeki Şii bölgeler Sunni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. Mevcut İran-Irak çatışmasının kutuplaşmayı derinleştirmesi olasıdır.”
‘ÜRDÜN STRATEJİK HEDEF’
“Ürdün kısa vadede stratejik bir hedeftir, uzun vadede ise değildir zira feshinden ve Kral Hüseyin’in uzun hükümranlığının bitmesi ve kısa vadede yönetimin Filistin’lilere geçmesinden sonra gerçek bir tehdit”.
‘FİLİSTİNLİLER ÜRDÜN’E’
“Mevcut yapısı ile Ürdün’ün uzun süre var olması ihtimal dahilinde değildir ve İsrail’in hem barışta hem savaşta sürdüreceği politika mevcut rejim esnasında Ürdün’ün tasfiyesi ve yönetimin Filistin’li çoğunluğa devri yönünde olmalıdır. Irmağın doğusundaki rejimi değiştirmek aynı zamanda Ürdün’ün batısında yoğun bir Arap nüfusu olan bölgelerdeki problemin de hallolmasına sebep olacaktır”.
‘BU BÖLGELERDEN DIŞARIYA GÖÇ YAPILMALI’
“Savaşta ya da barış koşulları altında, bölgelerden dışarıya göç verilmesi ve ekonomik demografik durgunluk ırmağın iki yakasındaki gelecek olan değişimin garantisi olacaktır ve yakın gelecekte bu sürecin hızlanması için aktif olarak çalışmalıyız”.
İSRAİL NASIL HAZIRLANMALI
“İsrail içinde ’67 yılındaki alanlar ve gerisindeki bölgeler ve ’48 yılındaki durumları arasındaki fark Arap’lar için hep manasız olmuştur ve bugünlerde bizim için de bir önemi yoktur. Problem ‘67’den sonra başka bölünme göz önüne alınmadan bir bütün olarak ele alınmalıdır”.
‘İSRAİL ÜRDÜN NEHRİNİN ÖTESİNE GEÇMELİ’
“Gelecekteki tüm politik durumlar ve askeri birleşmelerde de açıkça bilinmelidir ki, yerli Arap’ların sorununun çözümü ancak İsrail’in Ürdün nehrine ve ötesine kadar olan bölgede var olması halinde gelecektir. Bu içinde bulunduğumuz çağda ve içine yakında girecek olduğumuz nükleer çağda var olmak için ihtiyacımızdır.”
‘YAHUDİ NÜFUSU BÖLGEYE DAĞILMALI’
“Artık Yahudi nüfusunun dörtte üçünün nükleer bir dönemde büyük bir tehlike yaratan ve yoğun bir şekilde yerleşilmiş olan kıyı şeridinde yaşaması mümkün değildir. Dolayısıyla nüfusun dağıtılması mümkün olan en yüksek mertebedeki milli hedefimizdir, aksi taktirde hangi sınır içerisinde olursak olalım varoluşumuzu sürdüremeyiz. Judea, Samarya ve Galile ulusal varlığımız için tek garantidir ve bu dağlık bölgede hakim çoğunluk haline gelmez isek ülkeyi yönetemeyiz ve zaten kendilerinin olmayan, birer yabancı oldukları bu ülkeyi kaybeden Haçlılar gibi oluruz”.
‘SU HAVZALARI VE DAĞLIK BÖLGELER ELE GEÇİRİLMELİ’
“Demografik, stratejik ve ekonomik olarak ülkeyi tekrardan dengelemek bugünün en önemli hedefidir. Beersheba’dan yukarı Galile’ye kadar olan su havzasını ele geçirmek için şu anda Yahudi’lerin bulunmadığı dağlık araziye yerleşmek çok mühim bir stratejik düşüncedir”.
Durum bu.
Plan çok detaylı, kısaca Yinon Planı olarak isimlendiriliyor. Yazarı Oded Yinan, fikir babası İsraek Shahak.
Yinon planında öngörülen Müslüman ülkelerin parçalanması meselesi, ABD’nin Ortadoğu projesiyle bire bir aynı ancak bu plan 1982’de açıklanmıştı, ABD planı 2006’da. Arada geçen 25 yıl var. Bu 25 yılda 1991 Körfez savaşı yaşandı, 2003 Körfez savaşı yaşandı. Irak’ta Saddam devrildi, Suriye ise hala iç savaşta..
Bugün Irak ve Suriye’de hatta Filistin’de yaşanılanlara bakıldığında, planın işletildiği ve işletildiği açık..
Burada dikkat çekici olan göçler..
İsrail’in güvenliği için Filistinlilerin bölgeden başta Ürdün, göç ettirilmesi, boşalan topraklara Yahudi nüfusun yerleştirilmesi öngörülüyor.
Planda yer alan ifade aynen şöyle;
“Savaşta ya da barış koşulları altında, bölgelerden dışarıya göç verilmesi ve ekonomik demografik durgunluk ırmağın iki yakasındaki gelecek olan değişimin garantisi olacaktır ve yakın gelecekte bu sürecin hızlanması için aktif olarak çalışmalıyız”.
Bu noktada insan aklı düşünüyor, Suriye’den Türkiye’ye gönderilen milyonlarca sığınmacının bu İsrail projesiyle bir ilgisi var mı?
Bugün yaşanan İsrail-Filistin çatışması sonrasında başta Türkiye yeni bir göç dalgasıyla da karşı karşıya kalır mı?
Erdal Sarızeybek
Araştırmacı yazar
Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak/2019