Yedi Kollu Şamdan’ın ‘Anlamı Nedir’

Menora desem belki hafızalarda bir şey çağrıştırmaz ama yedi kollu şamdan der isem, sanırım hepimizin aklına ilk İsrail gelir.
Çünkü bu şamdan İsrailoğulları’nın kutsallarından, sembollerinden biri belki de en önemlisidir.
Peki nedir bu Menora, neyi simgeler ve neden kutsaldır?
Bu anlatılanlar Tevrat’ta geçer..
Sina Dağı’nda yapılan Buluşma Çadırı için Tanrı’nın buyrukları sadece kutsal çadırın yapımını değil, aynı zamanda konut içine konulacak malzemeleri de kapsıyordu. Bunların başında malzemelerin cinsi geliyordu ki bunlar altın, gümüş ve tunç olarak belirlenmişti. On emrin konulacağı anlaşma sandığı ki akasya ağacından yapılacaktı.
Tanrı, konutu için gerekli olan tüm malzemeleri İsrailoğulları’ndan ‘armağan’ olarak istemişti, çünkü bu anlaşmaya büyük önem veriyordu. Anlaşma şartlarını belirten levhaların özel bir sandıkta korunmasını ve bu sandığın da çok görkemli olmasını istiyordu.
Her biri Tanrı buyruğuydu ve bizzat Tanrı tarafından Musa’ya iletilmişti:
“Akasya ağacından bir sandık yapsınlar. Boyu iki buçuk, eni ve yüksekliği birer buçuk arşın olsun. İçini de dışını da saf altınla kapla. Çevresine altın pervaz yap. Dört altın halka döküp dört ayağına tak. İkisi bir yanda, ikisi öbür yanda olacak.
Akasya ağacından sırıklar yapıp altınla kapla. Sandığın taşınması için sırıkları yanlardaki halkalara geçir. Sırıklar sandığın halkalarında kalacak, çıkarılmayacak. Antlaşmanın taş levhalarını sana vereceğim. Onları sandığın içine koy.Saf altından bir Bağışlanma Kapağı yap. Boyu iki buçuk, eni bir buçuk arşın olacak[1].”
Anlaşmanın önemini vurgulamak ve İsrail halkına her zaman hatırlatmak için her şey özel ve olacaktı, hem de çok özel ve kutsal; sandık yerde durmayacak, yine akasya ağacından yapılmış bir masa üzerinde sergilenecekti.
Tıpkı sandık gibi, masa da akasya ağacından yapılacak, içi, dışı ve pervazları altınla kaplanacaktı. Bu masanın taşınmasında kullanılacak sırıklar bir altın kaplama olacaktı.
‘Her Şeye Egemen RAB’ Musa’dan böyle yapılmasını istemişti:
“Akasya ağacından bir masa yap. Boyu iki, eni bir, yüksekliği bir buçuk arşın olacak. Masayı saf altınla kapla. Çevresine altın pervaz yap. Pervazın çevresine dört parmak eninde bir kenarlık yaparak altın pervazla çevir.
Masa için dört altın halka yap, dört ayak üzerindeki dört köşeye yerleştir. Masanın taşınması için sırıkların içinden geçeceği halkalar kenarlığa yakın olmalı. Sırıkları akasya ağacından yap, altınla kapla. Masa onlarla taşınacak.”
Tanrı’nın konutu tamamlanmış ve içerisine anlaşma levhaları, sandığı ve masası yerleştirilmişti.
Tanrı’nın son bir buyruğu daha vardı; kutsal ışığı yayacak olan kutsal şamdan. Tanrı, belki de, en çok önemi bu şamdana veriyordu. Özelin de özeli olacak, saf altından yapılarak kutsal ışık yayacak ve İsrailoğulları’na yol gösterecekti.
Şamdan yedi kollu olacak, üç kolu sağda, üç kolu solda olacak şekilde ortadaki kol biraz daha uzun olacaktı. Işık için saf zeytinyağı yakılacaktı.
İşte günümüze kadar gelen ve Yahudiler için kutsal olan Menora/Yedi Kollu Şamdan için Tanrı’nın Musa’ya verdiği buyruklar:
“Saf altından bir kandillik yap. Ayağı, gövdesi dövme altın olsun. Çanak, tomurcuk ve çiçek motifleri kendinden olsun. Kandillik üç kolu bir yanda, üç kolu öteki yanda olmak üzere altı kollu olacak.
Her kolda badem çiçeğini andıran üç çanak, tomurcuk ve çiçek motifi bulunacak. Altı kol da aynı olacak. Kandilliğin gövdesinde badem çiçeğini andıran dört çanak, tomurcuk ve çiçek motifi olacak.
Kandillikten yükselen ilk iki kolun, ikinci iki kolun, üçüncü iki kolun altında kendinden birer tomurcuk bulunacak. Toplam altı kol olacak. Tomurcukları, kolları tek parça olan kandillik saf dövme altından olacak.
“Kandillik için yedi kandil yap; kandiller karşısını aydınlatacak biçimde yerleştirilsin. Fitil maşaları, tablaları saf altından olacak. Bütün takımları dahil kandilliğe bir talant saf altın harcanacak. Her şeyi sana dağda gösterilen örneğe göre yapmaya dikkat et[2].”
Yedi Kollu Şamdan, Menora saf altından yapıldı. Tanrı gördü, hoşnut oldu ve Musa’dan kutsal ışığı yakmasını istedi:
“İsrail halkına buyruk ver, kandilin sürekli yanıp ışık vermesi için saf sıkma zeytinyağı getirsinler. Harun’la oğulları kandilleri benim huzurumda, Buluşma Çadırı’nda, Levha Sandığı’nın önündeki perdenin dışında, akşamdan sabaha kadar yanar tutacaklar. İsrailliler için kuşaklar boyunca sürekli bir kural olacak bu[3]…”
İşte Yedi Kollu Şamdan’ın öyküsü böyle…
Şamdan’ı asıl yapan Ben-Hur’dur. Ben Hur çocukluğumuzda izletilen ünlü bir filmin de adıdır, aynı olayları anlatır. Musa, Tanrı’nın kendisine ateşlerle çizip gösterdiği Menora figürünü aklında tutarak Sinay Dağı’ndan aşağı inmiş çok yetenekli bir çizimci ve sanatçı olan Yeuda Kabilesi’nden Ben Hur’a bu Tanrısal gerecin tarifini vermiştir.
Ben Hur, Musa’nın tarifine göre, ortalama bir insan boyunda, ortadaki merkez kolu iki yanındaki diğer üçer koldan daha uzun kutsal Menora’yu yapmıştır. Menora’yı tek parça altından yekpare olarak imal edilmiş ve bu işler dövme işçiliğiyle, sadece çekiçle vurularak yapılmıştır.
Yahudi kaynaklarına göre Menora, yedi kollu oluşu itibariyle, antik Dönem Bilimi’nin yedi ana temeli olan aritmetik, geometri, astroloji, simya, retorik, müzik ve etniği simgelemektedir.
Menora’nın yedi ışığı aynı zamanda yaradılışın 7 gününü, altı çalışma günü ve yedinci dinlenme gününü yani Şabat’ın simgesidir.
Yahudiler, Hanuka mumlarından başka, Şabat mumları, Bayram mumları (Yom Tov) ve ayrılan ruhu hatırlama anısına mum yakarlar.
Günümüzde Yedi Kollu Şamdan olarak bilinen ve İbranicede ‘Menora’ olarak adlandırılan şamdanın birçok sembolik anlamı da vardır.
Menora’nın ilk anlamı ‘Daimi Işık’ı simgelemesidir.
Tanrı yeri ve göğü yarattıktan sonra ilk olarak ‘Yei Or – Işık olsun’ demiştir:
“Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı’nın Ruhu suların üzerinde hareket ediyordu. Tanrı, ‘Işık olsun’ diye buyurdu ve ışık oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. Işığa ‘Gündüz’, karanlığa ‘Gece’ adını verdi. ”
Yahudi kaynaklarında yer alan efsaneye göre Menora Yeruşalayim’de, ya da Şilo’da gömülüdür.
Menora, Mesih/ Maşiah’ın gelmesini ve mabedin yeniden inşa edilmesini beklemektedir …
Durum bu.
İsrail bir din devleti, devletin kuruluş bildirgesinde kutsal kitap Tanah/Tevrat’a bağlılık açıklanmış.
Devletin sembolü Menora/Yedi Kollu Şamdan, bayrağının sembolü Magen David yani Davut Yıldızı.
Yedi Kollu Şamdan İsrail’in kutsal topraklara giden yolunu aydınlatıyor, Davut Yıldızı gücü temsil ediyor yani David/Davut zamanındaki büyük İsrail Krallığını.
Yani?
Tevrat ayetlerine bağlılığını kuruluş bildirgesinde açıklamış olan bir devletin varlığını sürdürebilmesi için ayetlerde yer alan hedeflere ulaşması gerekiyor. Bu noktada Müslüman alemi Tevrat tahrif edilmiş diyor olsa da Hıristiyan ve Musevi alemi inanıyor.
Dolayısıyla bu noktada inançların tartışılması, bugün yaşanan savaşların durdurulması için artık bir anlam ifade etmiyor zaten Batı alemi de durdurmak yerine seyrediyor.
Bu meseleye toprak açısından bakılırsa bu bir İsrail-Filistin savaşıdır ve bu savaş bitmez. Türkiye şimdiden uzun soluklu bir savaş karşısında alacağı politik tavrı ortaya koymalı ve bu tavır gücünü uluslararası hukuk norm ve değerlerinden almalıdır.
Eğer ki meseleye din açısından bakılırsa yani Yahudi-Müslüman çatışması olarak, bu çok tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bir anda sadece Ortadoğu değil, tüm dünya kendini Hıristiyan Müslüman çatışması içerisinde bulabilir.
Sonuç olarak İsrail Filistin savaşı bir kutsal toprakların paylaşım savaşıdır. Bu savaşın an itibariyle bir din savaşına dönüşme riski yoktur.
Bu çerçevede Türkiye ile savaş riski hiç yoktur. Medyada kopan gürültüler, İsrail üzerinden bir iç politik rant devşirme çabaları olarak düşünebilir.
Türkiye açısından asıl mesele, bölgede ulusal çıkarları gözeten bir politika izlerken, içeride ABD ve İsrail’in, Türkiye’nin bağımsızlığına gölge düşürecek olası müdahalelerine karşı hazırlıklı olmak meselesidir.
Bu pencereden bakıldığında, Memlekette ekonomik kriz ve hayat pahalılığı yüzünden emekli işçi memur kıvranırken, yeni anayasa tartışmalarını başlatmak hiç akla yatkın gelmemektedir.
Yani?
Türkiye, Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan üretime dönük ekonomi politikalarına geri dönüş yapmalı, kaynaklarının yönetimini satmamalıdır.
Ve Türkiye, yine Cumhuriyetin kuruluşuyla tesis edilen komşularıyla ittifak temelinde yükselen güvenlik politikalarına geri dönüş yapmalı, bu çerçevede Suriye politikasını gözden geçirmelidir.
Kitap;
Menora/ Işığın Gölgesindeki Darbe
[1] Çıkış, Bölüm 25: 1/22.
[2] Çıkış 25:23/40.
[3] Tevrat/ Çıkış, Bölüm 27.